24 Mayıs 2018
Efendimiz Hz. Musa'nın kavmine olan sıkıntısı, Firavun'a olan sıkıntısından daha şiddetliydi.
Aslında efendimiz Musa'nın çektiği acılar, Firavun ve onun zulmü ve baskısı ile sınırlı kalmamış, aksine, aşağılanma, alçaklık, tartışma ve aşağılık tabiatlarıyla ünlenen halkı İsrailoğulları tarafından daha da ağırlaştırılmıştı. Kendilerini aşağılanma ve zulüm dolu bir hayattan kurtarmak için gönderilen peygamberlerine bile, bundan vazgeçmeye yanaşmamışlardı.
Musa ile Firavun ve halkı arasında yaşanan tüm olaylar, mucizeler ve işaretler, aynı zamanda İsrailoğulları için de birer işaretti. Zira onlar, Allah'ın kendilerine nasıl destek olduğunu ve Peygamberlerinin çağrısına nasıl cevap verdiğini kendi gözleriyle görmüşlerdi. Böylece, kötü huylarını ve uzun yıllar boyunca edindikleri kötü alışkanlıklarını değiştirebileceklerdi. Fakat Peygamberlerine bu görevinde yardım etmeyeceklerdi ve kimse onları dinlemedi.
1- Kendilerini savunan Musa'yı azarladılar ve ona dediler ki: Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da, Firavun ve kavmi eliyle oğullarımızın boğazlanması ve kadınlarımızın köleleştirilmesiyle eziyet ve sıkıntıya uğradık.
2- Denizin yarılması ve Firavun ile askerlerinin elinden kurtulmaları gibi büyük bir mucizeyi gördükten sonra, Allah çölde açlıktan ölmemeleri için onlara yiyecek olarak kudret helvası ve bıldırcın indirdi. Bununla yetinmeyip, "Ey Musa, biz sadece bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz. Rabbine dua et de, yerin bitirdiği sebzelerden, salatalıktan, sarımsaktan, mercimekten ve soğandan bize çıkarsın." dediler. Bunun üzerine efendimiz Musa onlara, "Daha iyi olanı, daha kötü olanla mı değiştirmek istiyorsunuz?" dedi.
3- Musa'nın kavmi, putlara tapan bir topluluk görünce, "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi sen de bize bir tanrı yap" dediler. Fakat efendimiz Musa onlara, "Siz cahillik eden bir kavimsiniz" dedi.
4- Musa (a.s.), Rabbine kavuşmak üzere yola çıktığında, kardeşi Harun'u (a.s.) kavmiyle birlikte bırakınca, İsrailoğulları, Samiri'nin ziynet eşyalarından kendileri için yaptığı buzağıya tapıyorlardı. Musa geri döndüğünde, kavminin Âlemlerin Rabbi olan Allah yerine buzağıya taptığını görünce şaşırdı.
5- İş bununla da kalmadı, peygamberlerine dediler ki: "Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayacağız!!!" Dedikleri yüzünden üzerlerine yıldırım düştü.
6- Musa, onlara bir inek kesmelerini emrettiğinde, küstahlıkları ve arsızlıkları, peygamberleri Musa'ya (a.s.) kötü karşılık verme noktasına vardı. Zira onun: (Allah sana emrediyor ki) (İşittik ve itaat ettik) sözüne karşılık vermeleri gerekirken, onu alay ve istihza ile suçladılar (Bizi alay konusu mu ediyorsun?) ve sanki o sadece Musa'nın Rabbiymiş de onların Rabbi değilmiş gibi ona (Bizim için Rabbine dua et) dediler. Efendimiz Musa, ineğin vasıflarını belirtmedi. Sanki herhangi bir ineği kesselerdi bu onlara yeterdi. Fakat onlar kendilerine karşı sert davrandıkları için Allah da onlara karşı sert davrandı. O vasıflara sahip bir ineği ancak büyük bir zorlukla ve pahalı bir bedel ödeyerek buldular.
7- Sonra onlara, devlerle savaşmak, onları oradan çıkarmak ve orayı pisliklerinden arındırmak için Kudüs'e (Kutsal Topraklara) gitmeleri emri geldi. Bunun üzerine Musa'ya (a.s.) "Sen ve Rabbin gidin ve savaşın. Biz burada kalacağız." dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, onlara Kutsal Topraklara girme vaadi yerine gelene kadar kırk yıl çöllerde ve dağlarda dolaşmalarını takdir etti.
Maalesef efendimiz Musa'nın Firavun'la olan kıssasını hep biliyor ve hatırlıyoruz da, efendimiz Musa'nın halkıyla olan kıssasını unutuyoruz ve bilmiyoruz. Halbuki onun halkıyla olan acısı, Firavun'la olan acısı kadar şiddetliydi.
Allah Resulü (sav), “Allah Musa’ya rahmet etsin, o bundan daha fazla eziyete uğradı, yine de sabretti.” buyururken doğru söylemiştir.
Savunduklarınızın arkanızdan vurduğu hançer, sizi ezen ve zulmedenlerin önünüzden vurduğu hançerden her zaman daha acıdır.
Tamer Bedir
Aslında efendimiz Musa'nın çektiği acılar, Firavun ve onun zulmü ve baskısı ile sınırlı kalmamış, aksine, aşağılanma, alçaklık, tartışma ve aşağılık tabiatlarıyla ünlenen halkı İsrailoğulları tarafından daha da ağırlaştırılmıştı. Kendilerini aşağılanma ve zulüm dolu bir hayattan kurtarmak için gönderilen peygamberlerine bile, bundan vazgeçmeye yanaşmamışlardı.
Musa ile Firavun ve halkı arasında yaşanan tüm olaylar, mucizeler ve işaretler, aynı zamanda İsrailoğulları için de birer işaretti. Zira onlar, Allah'ın kendilerine nasıl destek olduğunu ve Peygamberlerinin çağrısına nasıl cevap verdiğini kendi gözleriyle görmüşlerdi. Böylece, kötü huylarını ve uzun yıllar boyunca edindikleri kötü alışkanlıklarını değiştirebileceklerdi. Fakat Peygamberlerine bu görevinde yardım etmeyeceklerdi ve kimse onları dinlemedi.
1- Kendilerini savunan Musa'yı azarladılar ve ona dediler ki: Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da, Firavun ve kavmi eliyle oğullarımızın boğazlanması ve kadınlarımızın köleleştirilmesiyle eziyet ve sıkıntıya uğradık.
2- Denizin yarılması ve Firavun ile askerlerinin elinden kurtulmaları gibi büyük bir mucizeyi gördükten sonra, Allah çölde açlıktan ölmemeleri için onlara yiyecek olarak kudret helvası ve bıldırcın indirdi. Bununla yetinmeyip, "Ey Musa, biz sadece bir çeşit yiyecekle yetinemeyiz. Rabbine dua et de, yerin bitirdiği sebzelerden, salatalıktan, sarımsaktan, mercimekten ve soğandan bize çıkarsın." dediler. Bunun üzerine efendimiz Musa onlara, "Daha iyi olanı, daha kötü olanla mı değiştirmek istiyorsunuz?" dedi.
3- Musa'nın kavmi, putlara tapan bir topluluk görünce, "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi sen de bize bir tanrı yap" dediler. Fakat efendimiz Musa onlara, "Siz cahillik eden bir kavimsiniz" dedi.
4- Musa (a.s.), Rabbine kavuşmak üzere yola çıktığında, kardeşi Harun'u (a.s.) kavmiyle birlikte bırakınca, İsrailoğulları, Samiri'nin ziynet eşyalarından kendileri için yaptığı buzağıya tapıyorlardı. Musa geri döndüğünde, kavminin Âlemlerin Rabbi olan Allah yerine buzağıya taptığını görünce şaşırdı.
5- İş bununla da kalmadı, peygamberlerine dediler ki: "Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayacağız!!!" Dedikleri yüzünden üzerlerine yıldırım düştü.
6- Musa, onlara bir inek kesmelerini emrettiğinde, küstahlıkları ve arsızlıkları, peygamberleri Musa'ya (a.s.) kötü karşılık verme noktasına vardı. Zira onun: (Allah sana emrediyor ki) (İşittik ve itaat ettik) sözüne karşılık vermeleri gerekirken, onu alay ve istihza ile suçladılar (Bizi alay konusu mu ediyorsun?) ve sanki o sadece Musa'nın Rabbiymiş de onların Rabbi değilmiş gibi ona (Bizim için Rabbine dua et) dediler. Efendimiz Musa, ineğin vasıflarını belirtmedi. Sanki herhangi bir ineği kesselerdi bu onlara yeterdi. Fakat onlar kendilerine karşı sert davrandıkları için Allah da onlara karşı sert davrandı. O vasıflara sahip bir ineği ancak büyük bir zorlukla ve pahalı bir bedel ödeyerek buldular.
7- Sonra onlara, devlerle savaşmak, onları oradan çıkarmak ve orayı pisliklerinden arındırmak için Kudüs'e (Kutsal Topraklara) gitmeleri emri geldi. Bunun üzerine Musa'ya (a.s.) "Sen ve Rabbin gidin ve savaşın. Biz burada kalacağız." dediler. Bunun üzerine Yüce Allah, onlara Kutsal Topraklara girme vaadi yerine gelene kadar kırk yıl çöllerde ve dağlarda dolaşmalarını takdir etti.
Maalesef efendimiz Musa'nın Firavun'la olan kıssasını hep biliyor ve hatırlıyoruz da, efendimiz Musa'nın halkıyla olan kıssasını unutuyoruz ve bilmiyoruz. Halbuki onun halkıyla olan acısı, Firavun'la olan acısı kadar şiddetliydi.
Allah Resulü (sav), “Allah Musa’ya rahmet etsin, o bundan daha fazla eziyete uğradı, yine de sabretti.” buyururken doğru söylemiştir.
Savunduklarınızın arkanızdan vurduğu hançer, sizi ezen ve zulmedenlerin önünüzden vurduğu hançerden her zaman daha acıdır.
Tamer Bedir
Bir Yanıt
Tanrı seni korusun